Soltan Soltanlı: Tuvalime yansıttığım anlamlı gerçekliktir
Çağdaş Azerbaycan resim sanatının kendine has düşünce tarzı ve üslubu bulunan Soltan Soltanlı Yeniçağ'a konuştu.
Röportaj/ Mayıs Alizade
Yeniçağ: Resim çizmeye ne zaman başladınız? Bu işe başlamanız için itici güç ne oldu?
Soltanlı: Resim çizmeye 4-5 yaşlarımdan başlamışım. Nereye gelse çiziyordum: Duvara, kitaplardaki beyaz sayfalara, uygun bulduğum her yere. Bana kadar sülalemizden ressam çıkmamıştır. Dayımın yetenekli mimar oğlu resim yapmama birkaç kez yardımda bulunmuştu. Bu, benim için gökten düşme bir şey olmuştu. Koyun-kuzu güderken nehrin kıyısında çeşitli hayvan figürleri yapardım. Resmi de heykeli de yaparken sevinçten kendime yer bulamıyordum. Belki bundan dolayıdır ki, resimlerimin %90'ı heykele dönüştürülebilir. Bunu ne zaman yapacağımı bilemiyorum. 1991 yılında Bakü'deki Azimzade Yüksek Resim Okulu sınavlarından geçemeyince köye dönüp liseye devam ettim. Muhtemelen hayat deneyiminden dolayı babam "Ressamlık sana ekmek verecek meslek olmayacak, aç kalacaksın. Kendine meslek bul" demişti. Babam ilimizin tanınan öğretmenlerindendi, 3 bin kitabın olduğu kütüphanesi vardı. Ancak içimdeki resim yapma aşkı beni bu işten vazgeçirmedi. 1993yılında Azerbaycan Devlet Eğitim Üniversitesi Filoloji fakültesini kazandım. Gittiğim ilk atölyeler Azerbaycan'ın ünlü resim sanatı ustalarının atölyeleriydi. Onlardan öğrenmekten hiç yorulmadım. İlerleyen yıllarda o ressamlarla buluşmalarıma ilişkin anılarımı kaleme alarak gazetelerde yayınlattım. Sovyet döneminde Azerbaycan resim sanatı de büyük ölçüde 'Sosyalist Gerçekliği' teorisinin içine hapsedilmiş durumdaydı. Konuların, imgelerin, renklerin çoğunluğu aynıydı. Bağımsız düşünen fırça ustaları olarak Mir Cevat Cevadov'un, hayatını erken kaybetmiş kardeşi Tevfik Cevadov'un, Rasim Babayev'in, Fazıl Nefecov'un isimlerini bu akımın dışında tutmam gerekir. Ancak deneyim kazandıkça bu ressamların da beni tatmin etmediğini gördüm. Neden? Çünkü ben sanatta fikre-düşünceye-olaya ustalıkla ve insanca yaklaşmayı önemli buluyordum. İşte bundan dolayı üniversiteye devam edip etmeme ikileminden kurtulmak için ikinci sınıfta ayrıldım ve Azimzade Ressamlık Yüksek Okulu'na kaydımı yaptırdım. Bu işte kendime usta ve üstat olarak Paul Cezan'ı, Van Gogh'u, Touluse Loutreg'i, Frida Kahlo'yu, Vasiliy Kandinskiy'i, Renatto Guttuzzo'yu v.d. belirledim. Ve aynı zamanda hep kendimi geliştirirken kendimden öğrendim.
Yeniçağ: Kendi üslubunuzu nasıl oluşturdunuz peki?
Soltanlı: Kendi üslubumu oluşturmak için çoğunluğun gittiği yoldan yürümedim. Güzel Sanatlar Akademisi'ne devam etmem durumunda çoğunluk gibi olacaktım. Kendi üslubumdan emin oldukça çoğu yapıtlarımı yırtıp attım. İlk başta 'Gerçeklik Dışı' üslubunda yarattığım felsefi eserlerime daha sonra 'Anlamlı Gerçeklik' ismini verdim. Ben her zaman naifliği çok severim.
Yeniçağ: Dünyada kabul görmüş kurala göre ressam gününün büyük kısmını atölyesinde geçiriyor, öyle olması gerekir, profesyonelliğin koşulu da odur. Koleksiyoncular özgür karakterli ve kazancını tablo satışlarından elde eden sanatçılardan tablo almayı yeğler. Siz, bir gününüzü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Soltanlı: Yıllar yılı kirada oturmuşum. Onun için yapıtlarımın bir kısmının kirada oturduğum evde ortaya çıktığını ifade etmem gerekir. Şimdi kendi atölyem var ve günümün büyük kısmını orada geçiriyorum. Aynı zamanda bir düşünce insanı olarak öykü türü şiirlerimin olduğunu da söylemem gerekir. Nerede bulunmamın benim için önemi yoktur. Yanımda hep kağıt ve kalem vardır. Bazı durumlarda düşüncelerimi telefonuma kaydediyorum. Ben düşünceciyim, benden önce yapılmış şeylerin kullanıcısı değil. Profesyonelliğe gelince; sadece kendine has eserler ortaya koymuş sanatçılar profesyonel sayılabilir. Benim dört veya sekiz yıllık ressamlık eğitimim var türden yaklaşımlar dünyada ironi doğuruyor. Önemli olan ortaya koyduğun kendine has yapıtlarındır. Senin sanatçı kimliğini yansıtıyor mu? Profesyonellikle dehalığı da birbirine karıştırıyorlar. Örneğin Tahir Salahov kimdi? Veya Mikail Abdullayev? Azerbaycan'da az daha herkes dehaymış. Oysa profesyonel sanatçılar mesleğin zirvesine ulaşanlardır. Her dönemin kendi profesyonelleri vardır ancak her dönemden dehalar çıkmaz, çıkamaz. Sanatçı kendisini deha yapıyor, civardakilerin onu deha yapmasının sanatla hiçbir ilişkisi olamaz. Zaman ve ideoloji ölünce o dehaların da izi-tozu kalmıyor. Dehalık zamanın üzerinde olmaya eşdeğer bir durumdur. Bakü'de 2019 yılında açtığım en son kişisel sergime koyduğum 34 tablonun tamamı satılırken 24 tablomu aynı koleksiyoncu almıştı. Kendim de şaşırmıştım.
Yeniçağ: Yaratıcılık türlerinin temelinde fikir-düşünce bulunmayınca eserler de havada asılı kalıyor. Siz sanata hangi felsefe temelinde bakıyorsunuz?
Soltanlı: Kimseye yaratmayı öğretemezsiniz, insanın içinden gelmesi gerekir. Azerbaycan resim sanatının bugününde kendi yerimi belirlemek için bu işlerin tarihini de iyice öğrendim. Ve sanatımızdaki o eksik noktayı da böylece bulmuş oldum. Bunun fikir ve düşünce kıtlığı olduğu açıktı. Ortaya herhangi bir sanat eseri çıkarabilmesi sanatçının filozofluğa soyunarak yoğun şekilde düşünmesi gerekir. Böylece derinlik artıyor, buna paralel olarak ifade kabiliyetin mükemmelleşiyor ve sen düşüncelerini esere dönüştürüyorsun. Beni insanın gezegenimizde yapmak istedikleri, onun trajedisi, sevinci, mutluluğu, tek kelimeyle kaderi ilgilendiriyor. Günümüz resim sanatında anlamsızlıkların, ucubelerin sayısının artması rahatsızlık doğurmaktadır. Ben her zaman buna karşı çıkmışım. Sanattaki ilkem ise derin düşünerek mütevazı şekilde ifade etmek olmuştur. Bazen sergi açılışında ressamın kendi eserini birilerine anlattığını görüyoruz. Sanat eseri zaten bir durumun izahıysa, onu yeniden izah etmenin ne anlamı var? Sanatçı yaptığına güvenemiyor mu acaba? İnsanlar sanatın onları kandırdığını idrak etmeye başlamışsa, bunun filmleri bile yapılıyorsa, sanatçının bunu ciddi ciddi düşünmesi gerekir. Ben zamanımın çoğunu düşünmekle geçiriyorum. Mesleğimi sevmemin bir nedeni de budur.
Yeniçağ: Söz sanatıyla iç içe olmayan bir ressam düşünülebilir mi? Ağırlıklı olarak ne tür eserler okuyorsunuz? Şiir mi, düz yazı mı? Hangisi sanatınıza daha fazla destek oluyor?
Soltanlı: Şiiri çok seviyorum. Methedilen romanları okuduğumda içinde sanatçı kişiliğime bir şeyler katmadığını hissediyorum. Aslında benim yaklaşımımda okuduğun senin değil düşündüğün senindir ilkesi ön plandadır. Çünkü başkalarının yazdığını okuyorsun. Ancak asıl hüner insanın kendi düşünce sistematiğini kurabilmesindedir.
Yeniçağ: Azerbaycan resim sanatı tarihinde kimi veya kimleri kendinize örnek aldınız?
Soltanlı: Azerbaycan resim sanatı tarihinde emeği olmuş herkese saygılıyım. Resim sanatımızın tarihinde Azim Azimzade'nin rolü çok büyüktür. Müzik tarihimizde Üzeyir Hacıbeyli'nin rolü neyse Azimzade de aynı rolü oynamıştır. XX. Yüzyıl resim sanatımızın çok büyük kısmı Sovyet dönemine denk gelmiştir. Bugün o sanatın kimseye gerekli olmadığını görüyoruz.
Yeniçağ: Türk resim sanatında kimlere rağbetiniz var? Bunun için kriterleriniz nedir?
Soltanlı: En iyi tanıdığım isim Selim Turan'dır. Seneler önce Hüseyinzade Ali Bey'in yeğeniyle Bakü'de biraraya gelmiştik. Selim Turan'ı bana anlatmıştı. Azerbaycan'da Selim Turan ile ilgili ilk yazıyı belki ben yazmışım. Azerbaycan doğumlu Türk resim sanatının büyük ustası İbrahim Safi'yle ilgili çok yazı okumuşum. Halihazırda Türkiye'de bir hayli karikatürcü arkadaşım var.
Yeniçağ: Siz çalışmalarınızı dünya sanat camiasına kendi girişimlerinizle, Azerbaycan'dan hiçbir destek görmeden tanıtan bir sanatçısınız. Bunun sizi son derece mutlu eden bir durum olduğunu görüyoruz. Yanılmış olabilir miyiz?
Soltanlı: Ben yağlıboyanın yanı sıra grafik ve karikatür dallarında da eserler çiziyorum. 1997 yılından bu yana Azerbaycan'ı uluslararası yarışma ve festivallerde temsil ediyorum. Bu kadar süre içinde devletin bana hiçbir desteği söz konusu olmamıştır. Şimdiye kadar eserlerim dünyanın 50 ülkesinin müze ve özel koleksiyonları tarafından satın alınmıştır. Ülkemi temsil etmekten gurur duyuyorum. Ama gel gör ki ülkem de benimle gurur duyuyor mu? Onu bilemiyorum.
Yeniçağ: Türkiye'nin sanat piyasasına girmek için girişimleriniz var mı?
Soltanlı: Birkaç Türk arkadaşımın kişisel sergimin açılma sözü vermelerine rağmen somut bir şeyler olmamıştır. Türkiye'de kişisel sergimin açılmasını çok istiyorum. |